NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ
هَمَّامِ
بْنِ
مُنَبِّهٍ
قَالَ
سَمِعْتُ أَبَا
هُرَيْرَةَ
يَقُولُ
قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا
أَنْفَقَتْ
الْمَرْأَةُ
مِنْ كَسْبِ
زَوْجِهَا
مِنْ غَيْرِ
أَمْرِهِ
فَلَهَا
نِصْفُ
أَجْرِهِ
Hemmâm b. Münebbîh dedi ki;
Ebû Hureyre'yi şöyle derken işittim:
Resûlullah (s.a.v.):
"Kadın izin almaksızın kocasının kazancından infak ederse, ona kocasının
ecrinin yarısı vardır," buyurdu.
İzah:
Buhârî, nafakat
Bu hadiste geçen
izin, sarih izindir.
Yani kadın kocasının malından
-rızâsına delâlet eden bir karine olduğu
halde ondan açıkça izin almaksızın- infak ederse ondan ecir alır. Eğer
erkeğin rızasında şüphe edilirse, kadın her hangi bir ecir alamadığı gibi günahkâr
da olur. Hadisi "kadın, kocasının bilgisi dışında kendi nafakasına
mahsuben erkeğin malından alır ve onu infak ederse..." diye anlamak da
mümkündür. Böylece erkek, verilen mal kendi kazancından olduğu, kadın da kendi
nafakasından verdiği için ecre nail olur. Böyle bir yorumla bu hadis ve 1688
no'lu hadis cem' edilmiş olur.
Buradaki ecrin yarısı,
verilecek sadakadan hâsıl olacak sevabın yarısı anlamına değildir. Çünkü 1685
no'lu hadiste; "bunlardan birisi, diğerlerinin sevabını eksiltmez"
hükmü yer almıştı. O halde bu hadisteki "ecrin yarısı" ifâdesini,
kadın da erkek gibi ecre hak kazanır, şeklinde te'vil etmek gerekir.
Kirmanı şöyle diyor:
(1685 no'lu hadiste geçen) "Bunlardan birisi diğerlerinin sevabını
eksiltmez" hükmü kadının infakı kocasının emri ve sarih izni ile olursa
geçerlidir. Ama bu hadiste olduğu gibi erkeğin emri bulunmaz fakat rızasının
bulunduğu samlırsa onlardan her birine hâsıl olacak ecrin yarısı vardır. Böyle
bir te'ville hadis zahirine göre anlaşılmış olur.